Plastik Kirliliği ve İnsan Sağlığı: Mikroplastiklerin Tehditleri

Blog Image
Türk bilim insanları tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini ortaya koydu. Bu çalışma, plastik kirliliğinin boyutlarını ve insan vücuduna giriş yollarını detaylandırıyor.

Plastik Kirliliği ve İnsan Sağlığı: Mikroplastiklerin Tehditleri

Türk bilim insanları tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini ortaya koydu. Bu çalışma, plastik kirliliğinin boyutlarını ve insan vücuduna giriş yollarını detaylandırıyor. Mikroplastiklerin insan midesinde varlığı ilk kez sayısal olarak tespit edildi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nden uzmanlar, bu konuda önemli bulgular elde etti.

Çalışma, Forensic Science International dergisinde yayımlandı. Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri, gıda ve su alımı, solunum ve cilt teması yoluyla vücuda girmesi ile ilgili detaylı veriler sunuyor. Bu durum, plastik kirliliğinin ciddiyetini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Mikroplastikler Vücudumuza Hangi Yollarla Giriyor?

Plastik kirliliği kavramı, son yıllarda daha fazla gündeme gelmeye başladı. Mikroplastikler, boyutu 1 mikrometre ile 5 milimetre arasındaki plastik parçacıkları olarak tanımlanıyor. İnsan vücudu, gıda ve su alımı, solunum ve cilt teması yoluyla mikroplastiklere maruz kalıyor. Özellikle denizlerde avlanan balıklar, mikroplastik kaynakları arasında yer alıyor.

Başta deniz tuzu olmak üzere, birçok gıda maddesi mikroplastik içerebiliyor. Yiyecek-içecek tüketiminde kullanılan plastik ürünler ve gıdaları paketlemek için kullanılan malzemeler, mikroplastik kaynakları arasında sıralanıyor. Bu durum, insan sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Solunum Yolu ile de Maruz Kalınıyor

Oral alımın yanı sıra, büyük şehirlerde yaşayan insanlar mikroplastiklere solunum yoluyla da maruz kalıyor. Özellikle endüstriyel alanlarda bu durum daha belirgin hale geliyor. Mikroplastik içeren kozmetik ürünler ve kişisel bakım ürünleri, cilt yoluyla maruziyete neden olabiliyor.

Mikroplastiklerin sindirim sistemine geçişi, mekanik yolla nanoplastiklere dönüşmesine neden oluyor. Daha büyük plastik parçacıkları, bağırsak epitelinden geçerek dolaşım ve lenf sistemi aracılığıyla farklı dokulara taşınabiliyor. Bu durum, insan sağlığı açısından endişe verici bir durum olarak değerlendiriliyor.

ABD'de Nanoplastik Bulunan Su Markaları

ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından desteklenen bir çalışmada, ABD piyasasında en çok satılan 3 su markasında litre başına ortalama 240 bin adet plastik parçacığı bulunduğu tespit edildi. Bu parçacıkların %90'ından fazlası nanoplastik olarak sınıflandırıldı. Bu bulgu, su kaynaklarının da plastik kirliliğinden etkilendiğini gösteriyor.

Plastik atıkların kaynağı, poşet ve ambalajlar gibi malzemeler olarak belirleniyor. Tarım ve inşaat sektörlerinde kullanılan plastikler, bu kirliliğin önemli nedenleri arasında yer alıyor. Ayrıca, balık avcılarının bıraktığı ekipmanlar da denizlerdeki plastik kirliliğine katkıda bulunuyor.

Okyanuslarda Plastik Atık Sorunu

2016 yılında karasal ortamlardan sucul ekosisteme 19-23 milyon ton plastik atığın döküldüğü tahmin ediliyor. Bu plastik atıkların 9-13 milyon tonunun okyanuslara ulaştığı belirtiliyor. Eğer plastik üretimi ve atılımı bu hızda devam ederse, 2050 yılına kadar okyanuslarda toplam balık sayısından daha fazla plastik olacağı öngörülüyor.

Nehirlerdeki plastik atıkların %74.5'inin plastik ambalajlardan oluştuğu tespit edildi. Denizlerdeki plastik atıklar, gıda paketleri ve içecek şişeleri gibi ürünlerden kaynaklanıyor. Bu durum, sucul ekosistemlerde ciddi bir kirlilik sorunu oluşturuyor.

Akdeniz Mikroplastik Kirliliği Açısından Sıcak Nokta

Akdeniz, yoğun insan faaliyetleri nedeniyle mikroplastik kirliliği açısından sıcak nokta olarak tanımlanıyor. Bu kirlilik, deniz canlılarının yanı sıra turizm ve balıkçılık gibi ekonomik sektörleri de tehdit ediyor. Mikroplastikler, besin zincirine girerek tüm deniz canlılarını olumsuz etkiliyor.

2020 yılında yapılan bir çalışmada, incelenen 496 balık türünün %65'inde mikroplastik bulunduğu tespit edildi. Plastik atıklar, deniz canlılarının hareket etmelerini ve beslenmelerini engelleyerek ölümlerine neden olabiliyor. Bu durum, deniz ekosisteminin sağlığını tehdit ediyor.

Marmara Denizi'nde Plastik Kirliliği Sorunu

Türkiye'de yapılan çalışmalar, özellikle deniz ve tatlı su ekosistemlerindeki mikroplastik yoğunluğunu ortaya koyuyor. Marmara Denizi'nde yapılan araştırmalar, kıyısal bölgelerdeki mikroplastik yoğunluğunun açık deniz bölgelerine göre daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu durum, yerleşim yerlerinden ve sanayi bölgelerinden kaynaklanan atıkların etkisini yansıtıyor.

İskenderun Körfezi'nde yapılan çalışmalar, kıyıların mikroplastik kirliliğine maruz kaldığını gösteriyor. Özellikle plajlar, plastik atıkların birikim alanı olarak dikkat çekiyor. Sapanca ve Van göllerinde de mikroplastik kirliliği tespit edildiği belirtiliyor.

Sıfır Atık Projesinin Önemi

Bilim insanları, plastik atık kaynaklı çevre kirliliği ile mücadele için etkin geri dönüşüm politikaları ve kamu bilincini artırma çalışmalarına ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor. Türkiye'de yıllardır devam eden Sıfır Atık Projesi, bu konudaki başarılarıyla uluslararası camiada önemli bir esin kaynağı olarak görülüyor.

Plastik üretimi, tüketimi ve atık kontrolü konularında alınacak önlemler, çevre ve insan sağlığının korunması açısından kritik bir öneme sahip. Bu bağlamda, uluslararası iş birlikleri ve etkin geri dönüşüm politikaları büyük bir önem taşımaktadır.