Helicobacter pylori enfeksiyonu, mide ağrıları, hazımsızlık ve karın şişkinliği gibi belirtilerle kendini gösterir. Tedavi edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu enfeksiyon, dünya genelinde insanların neredeyse yarısında bulunmaktadır ve mide kanserine kadar ilerleyebilir.
Helicobacter pylori, genellikle çocukluk çağında alınan ve mideyi enfekte eden bir bakteri türüdür. Mide ülseri ve gastrit gibi hastalıkların yaygın nedenlerinden biridir. Uzun süreli tedavi edilmediğinde, nadir de olsa mide kanserine yol açabilir.
Bilim dünyası, yıllarca mide ve onikiparmak bağırsağı ülserinin nedeninin midedeki yüksek asit düzeyinden kaynaklandığını düşünmüştür. Ancak 1980'li yıllarda Dr. Barry Marshall ve arkadaşları, midede Helicobacter pylori isimli bir mikroorganizmanın varlığını tespit etmiştir. Bu buluş, 2005 yılında Nobel Tıp Ödülü ile ödüllendirilmiştir.
Helicobacter pylori enfeksiyonu olan çoğu insanda herhangi bir belirti görülmeyebilir. Bu nedenle, birçok kişi enfeksiyonun farkında olmadan yaşamaktadır. Ancak bazı durumlarda mide yanması, karın ağrısı, bulantı, kusma, gaz, şişkinlik ve yemek sonrası dolgunluk hissi gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Bu belirtiler, sindirim sistemi semptomları arasında yer alır ve hastalığın temel belirtileridir. Bu nedenle, bu tür belirtiler yaşayan bireylerin bir sağlık uzmanına başvurması önemlidir.
Helicobacter pylori, gastrit, mide ülseri ve onikiparmak bağırsağı ülseri gibi hastalıklara neden olabilir. Mide ülseri olan olguların %70-75'inde, onikiparmak bağırsağı ülseri olan olguların ise %90-95'inde bu bakteri bulunmaktadır. Ayrıca, mide kanseri ve nadiren mide lenfoması gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Mide ve onikiparmak bağırsağında oluşan ülserler tedavi edilmeden ilerleyebilir. Bu durum, mide kanamasına, ülserin delinmesine ve sindirim sisteminde tıkanıklığa neden olabilir. Bu nedenle, belirtiler görüldüğünde zaman kaybetmeden tedaviye başlanmalıdır.
Helicobacter pylori, bakteriyi taşıyan bir insandan bulaşma yoluyla geçer. Bulaşma yolu tam olarak belli olmamakla birlikte, insanlar arası yakın temas, öpüşme, iyi yıkanmayan eller ve fekal-oral yol ile bulaşabilir. Kalabalık ailelerde yaşamak ve temiz içme suyu olmayan şartlarda bulunmak risk faktörleri arasındadır.
Gelişmekte olan ülkelerde yaşamak ve Helicobacter pylori pozitif biri ile beraber yaşamak da bulaşma riskini artırmaktadır. Bu nedenle, hijyen kurallarına dikkat edilmesi önemlidir.
40 yaş üzerindeki bireylerde, kilo kaybı, anemi, yutma güçlüğü, sarılık ve kanama gibi belirtiler varsa, üst gastrointestinal sistem endoskopisi ile değerlendirilmelidir. Mideden alınacak biyopsilerle bu mikroorganizmanın varlığı araştırılmaktadır.
Diğer hastalarda ise endoskopik inceleme yerine nefes testi veya dışkıda Helicobacter pylori antijeni aranması gibi girişimsel olmayan yöntemler de kullanılabilir. Bu yöntemler, tanı sürecini kolaylaştırmaktadır.
Helicobacter pylori enfeksiyonu, antibiyotik ilaçlar kullanılarak tedavi edilmektedir. Genellikle ikili antibiyotik tedavi rejimi uygulanır. Bu tedavi, bakterinin tekli uygulamalarda gösterdiği antibiyotik direncinin engellenmesine yöneliktir.
Antibiyotik tedavisine ek olarak, mide asidi üretiminin kontrol altına alınması amacıyla proton pompa inhibitörleri de kullanılabilir. Tedavi planlamasında bizmut salisilat gibi ilaçlar da yer alabilir. Bu ilaçlar, mide iç yüzeyinde meydana gelen ülserlerin korunmasına yardımcı olmaktadır.
Önerilen tedavinin tamamlanmasının ardından 3-4 hafta içinde bakterinin mevcudiyetine dair tetkikler tekrarlanır. Enfeksiyon devam ediyorsa, farklı antibiyotik kombinasyonları denenebilir. Herhangi bir belirti görülmesi durumunda uzman bir hekime danışılması önemlidir.